38,1588$% 0.3
43,6101€% 1.61
50,0663£% 1.39
3.957,73%2,27
3.236,86%1,97
9.380,95%0,45
Kemalpaşa’da ikamet eden fabrika işçisi Metin Aygören 14 Mayıs’ta yapılacak olan genel seçimlerde Türkiye Komünist Partisi (TKP) İzmir 2. Bölge’den Milletvekili adayı oldu. Aygören ile, adaylık süreci ve TKP’nin seçime hazırlığını ve TKP politikalarını konuştuğumuz bir röportaj gerçekleştirdik.
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ İZMİR 2. BÖLGE MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞINIZ UZUN BİR SÜRE ÖNCE NETLEŞMİŞTİ. RESMİ OLARAK İLAN EDİLDİ. ÖNCELİKLE SEÇİMLERDE BAŞARILAR DİLİYORUZ. SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?
1993’te İstanbul’da kırtasiye malzemeleri üreten bir fabrika işçi olarak başladım çalışma hayatına. 30 senedir de işçiliğe devam ediyorum. Şimdi Bornova da kimyasal gaz dolumu yapan bir fabrikada üretim sorumlusu olarak çalışıyorum. Kemalpaşa’ya geleli 3 sene oluyor. Evliyim, bir oğlum var. Bütün hayatı evden işe işten eve çalışmayla geçen, geldiğinden beri İzmir in merkezini, sahilini iki kere gezme fırsatı bulamamış, bu düzenin esir aldığı bir emekçiyim, bu yüzden de seçimlerde bizleri temsil eden partimden aday oldum. TKP bu seçimler 81 ilden aday çıkartıyor ve Sosyalist Güç Birliği ile seçimlere giriyor.
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİNİNSEÇİMLERDEKİ HATTINI NASIL AÇIKLARSINIZ?
TKP olarak her zaman olduğu gibi bu seçimlerde de üç temel ilke ile hareket ediyoruz. Birincisi laiklik; insanların inançlarının siyasetçiler tarafından kullanılmasına, çalmayı, tacizi meşru gösteren anlayışa, depremi kader olarak gösteren yaklaşıma karşıyız. Merkezi Maraş olan ve Adıyaman, Hatay dahil on ili içine alan bölgede yüz yıllardır deprem oluyordu zaten. Oraya apartmanlar dikildi. Hangi standartlar ile yapıldığında binaların depreme dayanacağı belli, bunların kuralları yazılmış. Rant için, daha fazla para için malzemeden çalıp çırpıp sonra da bunca ölüme kader denmesinin önüne geçilmeli. İkincisi başlığımız, insanın temel ihtiyaçlarını karşılayan bütün kaynakların devletleştirilmesi. Üç ayda MR randevusu alamıyoruz, doğalgazı, elektriği, evin kirasını ödeyince geriye elde bir şey kalmıyor. Bu bölgede hayvancılık yaygın ancak buna rağmen kıymanın kilosu olmuş 250 tl. İhtiyacı karşılayacak büyüklükte bir evde, üşümeden, aydınlıkta yaşamak, karnımız doyurmak en doğal hakkımız. Üçüncüsü bağımsızlık. Ülkemizin kendi kararlarını alabilmesi için yabancı ülkelerin tekellerinden, tahakkümünden kurtulması gerekiyor. Finlandiya’nın NATO ya üyeliği için TBMM’den bir tane hayır oyu çıkmadı meclisten. Bir kişi de NATO denilen Amerika’nın başını çektiği terör örgütünün bu ülkede ne işi var, onu güçlendirmeye itiraz ediyorum diyemedi. Ülke dışa bağımlıyken kendi kararlarımızı nasıl alacağız? Emperyalist projelerin karşısına çıkmadan bu ülkede eşit, adil bir düzen kuramayız.
KOMÜNİST ADI ARTIK ESKİSİ KADAR TEPKİ İLE KARŞILANMIYORSA DA HALA GEÇMİŞTEN BUGÜNE GELEN BİR ENDİŞE VAR. SİZ BU DURUMU NASIL YORUMLUYORSUNUZ?
Komünistlerin iyi insanlar olduğu biliniyor artık. Her gün yoksullaşıyoruz, enflasyon aldı başını gitti, eldekinden olmamaya bakıyoruz. Vaatlerde bulunan partilerin başındakiler, yöresindekiler hep patron, müteahhit, toprak zengini. Ülkenin en zengin %1’i ülkenin tüm gelirlerinin %42’sine sahip. Emekçi halkı temsil etmiyorlar ve bu adaletsizlik her geçen gün artıyor. Bu yüzden sosyalistlere, komünistlere daha dikkatli bir gözle bakıyor insanlar. Başka nasıl olacak ki? İki büyük ittifaktaki partileri düşünün. Depremde, selde, fabrikada işçiler haklarını aradığında, köyde kooperatif kurulduğunda, bu partilerden fotoğraf çektirmek dışında gelen temsilci, başkan görüyor musunuz? Emekçi halk, gelip akıl verip gidenlerle elini birlikte taşın altına koyanları ayırt etmesini her gün daha da fazla öğreniyor. Türkiye’nin her yerinde bu mücadeleyi büyütmek için semt evleri, işçi evleri, köy evleri açıyoruz. Halkın, çıkarcı bakmayan dürüst insanların buluşma noktaları oluyor artık buralar.
TKP, SEÇİMLERDE NE VADEDİYOR?
Herkes milletvekili hesabı yapıyor, ittifak, isim konuşuyor. İttifaklar belirli konularda anlaşarak yapılır, bu konular halka dürüstçe, şeffaflıkla ilan edilir. Halk oy vereceği zaman hangi düşünceye oy vereceğini bilir böylece. Düzen siyasetinin ittifaklarında ise kimin ne dediği belli değil. Kapalı odalarda kimi neyi paylaşıyor bilmiyoruz, demek ki saklamaları gerekiyor… Sonra birtakım projeler ile çıkıyorlar ortaya. Halkın hayatı proje değildir. İnsanlar proje değildir, bıraksınlar bunları. Biz istiyoruz ki işsizlik ne olacak, enflasyon ne olacak, çocuklar okula nasıl gidecek, köylü ürünü nasıl ekecek, biçecek, mahsul elde edecek bunlar konuşulsun, emekçi halkın sorunları konuşulsun. Birileri çıkıp size vaatte bulunuyorsa, bana oy verin ben sizin işinizi halledeceğim diyorsa onlardan şüphe duymak gerekiyor. Dostlarımızı sadece oy vermeye değil haksızlıklara karşı bir arada hareket etmeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Dürüst, güvenilir insanların yan yana gelmeli, dayanışmayı, iyiyi, güzeli örmeli. Oy vermek başlangıç olabilir ama yetmez. Bu yüzden TKP bu seçimlere işçi adaylar ile, eğitimci adaylar ile, sağlık çalışanları ile giriyor. Halktan insanlar ile halkın sözünü söylemek için. Siyaseti zenginlere yaptırırsanız gider kendi çıkarları için koştururlar. Siyaseti emekçi halk yapacak ki, bu ülkenin yükünü çekenlerin sözü söylensin. Bu ancak örgütlü bir toplum ile mümkün.
PEKİ, SON OLARAK, TKP SEÇİMBARAJINI AŞABİLECEK Mİ? SİZE VERİLEN OYLAR BOŞA GİDER Mİ?
Baraj, emekçi halkın temsilcilerinin parlamentoya girmemesi için icat edilmiştir. Bu barajı inanmadığımız partilere giderek, yanlış bulunan ittifakların parçası olarak yıkamayız, arka kapıdan dolaşmış oluruz. Türkiye Komünist Partisi’ne verilen her oy vicdanınızla, ahlakınızla, inancınızla oy kullanmaktır, bu gidişata başkaldırmaktır. TKP o meclise öyle ya da böyle girecek, ancak milletvekilliği dilenerek girmeyeceğiz meclise. Bu ülkenin gerçek sahibi emekçilerdir ve TKP onların gücü ile yerini alacaktır.
YATIRIMCILAR, İZMİR KENT GAYRİMENKUL’UNİFTAR YEMEĞİNDE BİR ARAYA GELDİ