DOLAR

37,9165$% -0.17

EURO

42,1557% 1.24

STERLİN

49,0821£% 0.75

GRAM ALTIN

3.810,45%1,22

ONS

3.125,98%1,41

BİST100

9.473,83%2,14

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul PARÇALI AZ BULUTLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Dört Fotoğrafın Tanıklığında ATATÜRK ve KEMALPAŞA

ad826x90

Araştırmacı Yazar Rahim Sağ Yazdı…

ad826x90

Fotoğraflar, aslında tarihin en önemli tanıklarındandır; hatta soğuk bir arşiv belgesinden ve olayları ana hatlarıyla aktarmaktan öteye geçemeyen kitaplardan daha fazla detay sunar bize… Ama bunun için o fotoğraflara daha yakından bakmak, orada anlatılan hikâyeyi okumak için de çok yoğun bir çaba gerekir. Dikkatli bir gözle bakılan her fotoğrafın, bize anlattığı o kadar derin detaylar vardır ki…

Ele alacağım ilk fotoğraf, 10 Eylül 1922 günü yani Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın maiyetiyle birlikte Nif’ten yola çıkarak İzmir’e girdiği gün çekilmiş. Çekildiği lokasyon ve hangi saate çekildiği belli değil. Ancak fotoğraftaki parlak güneş ışığına ve gözlerin kısılmasına bakarak belli ki öğle saatlerinde ya da hemen sonrasında çekilmiş. Arka tekerleğin üzerine yansıyan gölge, bize vakti ve otomobilin güney doğu yönüne çevrilmiş halde olduğunu gösteriyor. Otomobil hareket halinde değil; zira o dönemde -günümüzdeki gibi hareket halindeki görüntüleri saniye saniye kaydedecek fotoğraf makinesi teknolojisi hayal bile edilemezdi- bu nedenle sanırım yola çıkmadan az önce çekilmiş.

Fotoğrafta beş kişi var: Gazi Mustafa Kemal Paşa, yanında Fevzi Paşa (Çakmak), arka en sağda yaver Salih Bey (Bozok); Salih Bey’in sağ yanağındaki ben, fotoğrafın çok net olmamasına rağmen seçilebiliyor ve önde şoför ve yanında kimliğini bilmediğimiz bir şahıs.

Bu fotoğrafın 10 Eylül 1922, Pazar günü çekildiğini biliyoruz demiştim. Bize anlattıklarını iyi kavrayabilmek için çekildiği günden bir gün öncesine bakmakta fayda var. Malum olduğu üzere Türk askeri birlikleri İzmir’i işgalden kurtarmış ve bunun haberleri seri telgraf yazışmaları yoluyla 9 Eylül gecesini Nif’te (Kemalpaşa’da) geçiren Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya sürekli bildirilmiş ve Başkomutan’ın talimatları da İzmir’e yine aynı kanalla ulaştırılmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın Nif’te geçirdiği gece, yıllar sonra “hayatım boyunca sevinçle geçirdiğim bir gece vardır. O gece, ordumuzun İzmir’e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir.” diyecek kadar kendi hayatı için önemli saydığı bir gecedir.

ad826x90

O gecenin gündüzünün hızlandırılmış bir özetini yaparsak; Fahrettin Paşa’nın (Altay) ve Sakallı Nurettin Paşa’nın kumanda ettiği bir kol Belkahve’den İzmir’e girerken, bir diğer süvari ve piyade kolu Kasaba’dan (Turgutlu) Nif’e doğru yönelir. Başkomutan, Armutlu’da kurtuluş gününün en duygusal anlarından birini yaşar ve nihayet ikindi vakitlerinde Nif’e ulaşılır; Nif aslında O’nun için ulaşılması gereken en önemli hedeflerden sadece biridir. Başkomutan, Nif’te büyük bir coşku ile karşılanır ama tek derdi, kendisine telgrafla ulaşan zafer haberlerinin doğruluk derecesini bizzat görerek anlamaktır. Bunun için kendisini karşılayanlara İzmir’i görebilecekleri bir yer olup olamadığını sorar. Nifliler, kendisine iki saat uzaklıkta bulunan Belkahve olduğunu ve oradan İzmir’i görebileceklerini söylerler. Belkahve’de ve o meşhur cümleyi kurar: “Bir rüya görmüş gibiyim.”

O geceye dönersek; “artık” Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Mareşal Fevzi Paşa, Garp Cephesi komutanı İsmet Paşa (İnönü) ve yaver Salih Bey 3 yıldan fazla Yunan karargâhı olarak kullanılan Nif Ahz-ı Askerî Şubesi binasındadırlar. Ertesi gün çekilen (1.) fotoğraf aslında o gece yaşananların, hissedilenlerin tarih kitaplarında anlatılmayanların fotoğraflanmış hali gibidir.

Peki, insan(lar)ın bir gece önce yaşadıkları; örneğin derin kaygıları, hayalleri, korkuları, endişeleri, umutları ya da umutsuzlukları, aşk, özlem, bekleyiş vb duyguları, onların bir gün sonra çekilen fotoğraflarına yansır mı? Ya da nasıl ve ne kadar yansır?

10 Eylül 1922 tarihli fotoğrafa tekrar dönersek, orada, bize portre merkezli ve özel detaylar içeren görüntüler mevcut. Fotoğrafta, en solda yer alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, yanındaki Fevzi Paşa’nın dik ve dirençli duruşuna rağmen yorgun görünüyor. Yüzü hafifçe eğilmiş, gözleri sol yanda belirsiz bir noktaya bakıyor. Bu fotoğrafta ben en net olarak iki kelime okuyabiliyorum: Yorgunluk ve umut.

ad826x90

Yazacağım 2. ve 3. fotoğraf aynı gün çekilmiş; 12 Ekim 1925. Fotoğrafçı, Kurtuluş gününün gecesini geçirdiği, Kemalpaşa’da iki farklı zamanda ve yerde deklanşöre basmış. 2 numaralı fotoğrafın üzerinde eski yazı ile yazılmış bir not var ama nerede çekildiğine ilişkin bir bilgi yok. Fotoğrafın üzerinde eski yazıyla yazılmış metin tam olarak şu: “Birinci kolordu manevrasında Reis-i Cumhur Gazi Paşa hazretleri, sene 1925.

Fotoğrafın üzerindeki yazıda, nerede çekildiğine ilişkin hiçbir bilgi yok, sadece 1925 yılında yapılan bir “manevra” yani günümüzdeki adıyla bir “askerî tatbikat” sırasında çekildiğini biliyoruz. Peki, bu fotoğrafın Kemalpaşa’da çekildiği bilgisine nasıl ulaştım? Çünkü 1925 yılında, Türkiye’de, Mustafa Kemal Paşa’nın katıldığı tek askerî tatbikat Kemalpaşa’da yapılmış, bu nedenle mucizevî de olsa, bu fotoğrafın Kemalpaşa’dan çıkmasına, burada çekilmiş olmasına çok da şaşmamak gerekir.

O gün yaşananları ve tatbikata katılanların kimler olduğunu tam olarak Hâkimîyet-i Millîye gazetesinin 15 Ekim 1925 tarihli haberinden öğrenebiliyoruz: “Reis-i Cumhur hazretleri sabahleyin dokuz buçukta Kemalpaşa civarında yapılmakta olan sonbahar ordu manevraları sahasını teşrif” eder. Mustafa Kemal’in İzmir’den Kemalpaşa’ya gelişi sırasında “yollarda halk tarafından samimi tezahürat” yapılır ve hatta Ulucak’ta, gelişi şerefine bir kurban kesilir. Ulucak’tan sonbahar manevralarının yapıldığı alana maiyeti ile birlikte gelir ve buradaki askerî tatbikatı bir buçuk saat izler.

Gazi Paşa’ya, “Meclis Başkanı”, Kazım (Özalp) Paşa, Rize milletvekili Ahmet Fuat (Bulca), Kütahya milletvekili Nuri (Conker), ordu müfettişi Fahrettin (Altay) Paşa “ve erkân-ı askeriye refakât ediyorlardı.” İkinci fotoğrafta yer alan kişiler de Gazi Paşa ile Kemalpaşa’ya gelenlerdir. Son derece doğal bir ortamda çekilmiş bir fotoğraf… Gazi Paşa’nın önce tatbikat sahasına gittiği için fotoğrafta yer alanlar askerî ve sivil görevlilerden oluşuyor. 2 numaralı fotoğrafta doğal olarak yerli halktan hiç kimse yer almamaktadır çünkü orası bir askerî tatbikat alanıdır ve sivillerin orada bulunması hiç uygun değildir.

Fotoğrafın güneşli bir günün sabahında çekildiği çok belli; gözler kısılmış ve batı yönünde bulunan gölgeler uzun yani güneş sol yanda. Gölgelerin yönüne bakarak Nif Dağı’nın yüksek kesimlerinde değil Kemalpaşa’ya bakan eteklerinde çekildiği anlaşılıyor çünkü yakın mesafede sarp yükseltiler görülmüyor.

Tatbikat alanından ayrıldıktan sonra Kemalpaşa’ya gidilir. Anadolu Gazetesi’nin haberinde heyetin; İzmir valisi İhsan Paşa, Halk Fırkası’ndan Sadreddin Beğ, kaymakam Namık ve Türk Ocağı Reisi Doktor Feyzi Beğ ve kazâ Halk Fırkası erkânı tarafından karşılandığı belirtilir.

Gazi Paşa’ya, Türk Ocağı ve Halk Fırkası temsilcilerinin takdim edilmesinden sonra “Kemalpaşalıların davetine icabet ederek” öğlen yemeği Türk Ocağı Şubesi’nde yenilir. Yemekten sonra Türk Ocağı reisi (başkan) Feyzi Bey, Mustafa Kemal’e hitaben “Büyük Münci” yani kurtarıcı diye başladığı Kemalpaşalıların aralarında bulunmasından duyduğu mutluluk ve onuru vurgulayan bir konuşma yapar. Feyzi Bey’in “Ey büyük dahi, senin gösterdiğin yol bizim için en doğru ve en nurlu (aydınlık) yoldur. Senin arkandan ve gösterdiğin yoldan bila-perva (pervasızca, korkusuzca) yürüyoruz ve daima yürüyeceğiz.” sözleri uzun alkışlara sebep olur. Türk Ocağı başkanı Feyzi Bey’in bu konuşmasından sonra Mustafa Kemal Paşa cevâben, 9 Eylül 1922 Cumartesi günü geceyi geçirdiği ve misafiri olduğu Kemalpaşalılar’a hitaben o meşhur tarihî konuşmasını yapar:

“Muhterem kaza ahalisinin hissiyatını tercüme eden bu sözlerden çok memnunum. Arkadaşlar, bütün hayatımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır. O gece ordumuzun İzmir’e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir. O vakit buradan geçerken bu muhterem halkın gördüğü zulüm ve teaddiye rağmen resmimi koyunlarından çıkararak beni tanıdıklarını ve otomobilime atılarak kucakladıklarını unutamam. Bugün o hatırayı yaşıyorum, bahtiyarım.” Gazetenin haberinden Mustafa Kemal Paşa’nın bu konuşmasının uzun süre alkışlandığını öğreniyoruz. Nitekim bu konuşmanın Kemalpaşalılar açısından günümüzde de çok önemli olduğu fikrindeyim.

Üçüncü fotoğraf, Mustafa Kemal Paşa ve yanındakilerin, aynı günün öğlen saatlerinde, Kemalpaşa Türk Ocağı’ndaki etkinlikten çıkarken, merdiven inişinde çekilmiş fotoğrafıdır. Kemalpaşa Türk Ocağı, o yıllarda ve günümüzde Dere Mesire Alanı’na giden Belediye Caddesi’nin sol yanındaki köşede günümüzde yıkılmış olan, halkın daha çok eski sinema binası olarak adlandırdığı çok amaçlı salonun bulunduğu alanda, bahçe içerisinde müstakil ve tek katlı bir binadır.  Önünden geçen caddenin günümüzde de adı Türk Ocağı Caddesi’dir.

2 numaralı fotoğrafta yerli halktan hiç kimse yer almamasına rağmen 3 numaralı fotoğrafta üniformalı iki subay dışındakilerin tamamı sivil kişilerden oluşuyor. Bu kişilerin saç tıraşları ve kıyafetleri son derece düzgün, çoğu da genç. Merdivene çok da pahalı görünmeyen bir halı serilmiş. Gazi Paşa sol yanda şapkasını sağ eliyle arkadan düzeltirken görülüyor, sabahki fotoğrafta sağ elinde kullanılır vaziyetteki bastonu sol koluna takmış vaziyette. Hemen yanında Alman Pointer cinsi köpeği Alber yer alıyor. 3 numaralı fotoğrafın görevli Esat Bey tarafından, 2 numaralı fotoğrafın da başka bir fotoğrafçı tarafından çekildiğini düşünüyorum.

Bu iki fotoğraf da 12 Ekim 1925 günkü Kemalpaşa tarihinin görsel tanıkları.

Mustafa Kemal, 30 Ocak 1931 günü İzmir’den hareket ederek önce Kemalpaşa’ya gelir. 4 numaralı fotoğraf da tam bu sırada çekilmiş. Akşam gazetesinin haberine göre “Kemalpaşa’da ilk olarak belediyeyi ziyaret eden Mustafa Kemal burada ilçenin sorunları üzerinde bilgi aldı, akabinde Cumhuriyet Halk Fırkası’nın binasına geçti ve burada bulunan partililerle” görüşür oradan da asıl ziyaret lokasyonu olan Armutlu’ya gider.

4 numaralı fotoğraf yine Kemalpaşa’da 30 Ocak 1931 tarihinde çekilmiş ve bize derin okumalar sonucu çok önemli detayları aktarıyor. Fotoğrafta dikkati ilk çeken detay Kemalpaşa ahalisinin arasında Gazi Mustafa Kemal Paşa yaşlı bir vatandaşın elini sıkıyor ve onunla çok samimi bir şekilde sohbet ediyor. Elini tuttuğu kişi Selanik’ten üç oğlu (Mustafa, Tahsin, Hakkı) ve bir kızıyla (Emine) mübadil olarak gelip Kemalpaşa’ya yerleşen, “Beybaba” lakabıyla tanınan ve sevilen Berber Rasim’dir.

Bilenler bilir, fotoğraflarda Atatürk çok büyük çoğunlukla ciddi görünür, O’nun gülerken çekilmiş çok az fotoğrafı vardır. Bu fotoğrafta mutlu bir yüzle, gülerken ve samimi bir sohbetin içinde gösteren nadir örneklerden biri. Esat Bey, deklanşöre öyle bir anda basmış ki, ortaya böylesi güzel bir görüntü ve tarihe tanıklık eden bir fotoğraf çıkmış. Berber Rasim 70’li yaşlarında görünüyor. Belli ki iki Selanikli hemşeri bu karşılaşmadan çok mutlu olmuş, sıcak bir sohbete dalmışlar, kim bilir hangi günlerden ve anılardan söz ediyorlar?  Berber Rasim’in çocuk Mustafa’nın Selanik’te berberi olduğuna ilişkin şifahi bilgiyi de burada aktarmalıyım.  

Fotoğrafta, üniformalı beş görevli ve sivil giyimli iki kişi dışında tamamı o dönemin Kemalpaşa sakinleri. Gazi Paşa’nın hemen arkasında İzmir’in efsane valisi Kazım Paşa (Dirik), her ikisinin de arasında başında kasketli Halil İbrahim (Gürcan) olduğunu şifahi olarak öğrendiğim yurttaş yer alıyor. Ne yazık ki teşhis edebildiklerimiz çok sınırlı. İyimser yanım, bu fotoğrafta yer alan kişileri tanıyanların çıkabileceğini ve bizi bu konuda aydınlatacaklarını söylüyor.

Malum olduğu üzere “cumhur” halk demektir ve cumhur ile Cumhurbaşkanını bu kadar iç içe aktaran pek çok fotoğraf içindeki nadir örneklerden ama -bence- kesinlikle en samimi olanı. Yukarıda da vurguladığım gibi “Dikkatli bir gözle bakılan her fotoğrafın, bize anlattığı o kadar derin detaylar vardır ki…”

Bu ziyaret; Reis-i Cumhur, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kendi adını taşıyan, hayatının en mutlu gecesini geçirdiği Kemalpaşa’yı -ne yazık ki- son ziyaretidir.

ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

EĞİTİMDE CUMHURİYETİN GETİRDİĞİ YENİLİKLER VE BUGÜN

HIZLI YORUM YAP